Hazırlık
Çalışmaları
1. İnsanlarla sağlıklı bir
iletişim kurmak için üzerimize düşen görevler nelerdir? Sözlü olarak ifade
ediniz.
2.
Sinemanın, Batı farzı tiyatronun, gazete ve dergilerin
olmadığı çağlarda Türk toplumunun en önemli eğlence araçlarından
bildiklerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
3.
Kendimize iyi davranılmasını istiyorsak karşımızdakine
nasıl davranmalıyız? Sınıf ortamında tartışınız.
KARAGÖZ
ÇEVRE CANAVARI
Giriş
Giriş
HACİVAT — (Semai söyleyerek gelir.)
(Perde
gazelini okur.)
Of; Hay,
hak!..
Gönlünüze
açmış bir çiçektir hayâl perdemiz,
Sizin
karşınızda oldukça hep var olur perdemiz.
Daha güzel
bir dünyada yaşasın diye çocuklar,
Dünyaya
güzel, çirkin örnekler taşır perdemiz.
Dileğimiz hep parlasın, solmasın
güneşiniz,
Güneşe sahip çıkmanızı önerir bu
ibret perdemiz.
Diyelim, bugün de güzel olsun
günümüz. Hoş geldiniz! İyi ki geldiniz, perdemiz şenlendi, gönlümüz çiçeklendi.
Hep beraber bakalım ama Karagöz’ü de
çağırmayı unutmayalım. (Gazel gibi söyleyerek)
Yar bana bir eğlence medet! Aman bana
bir eğlence medet yar!..
KARAGÖZ —
Bende de senin kafana göre bir güzel çöplük var. (Çöpleri Hacivat’ın kafasına
atar.) HACİVAT — (Şaşkın) Yazıklar olsun sana yazık!
KARAGÖZ —
(Pencereden gözükür.) Yine ne istiyorsun kazık oğlu kazık?
HACİVAT —
Ayıp Karagöz’üm. Ayıp!
KARAGÖZ — Ben
hiçbir yere kaybolmadım.
HACİVAT — Bak
çocuklar gelmiş bizi seyre!
KARAGÖZ —
(Anlamamış.) Sucukçuların maçı kaç devre?
Görsel 6.1
HACİVAT — Yahu bırak sucuğu. Bugün
konumuz çevre!
KARAGÖZ — Ben de gelirsem, seni bir
güzel döverim; evire-çevire!
HACİVAT — Ben ne dedim efendim! Dedim
ki, “Yâr bana bir eğlence medet!”
KARAGÖZ — Bana bak gürültü etme tez
burayı terket!
HACİVAT — Ben de seni buraya
getirmezsem kör olayım. Yâr bana bir eğlence medet! Gel benim Gönlümün aşığı!
KARAGÖZ — (İçeriden) Geliyorum
mahallenin yılışığı!
HACİVAT — Gel diyorum sana çocuğum!
KARAGÖZ — (İçeriden) Geliyorum kaçak
eşek sucuğum!
HACİVAT — Haydi ama Karagöz, geliver
aşağı!
KARAGÖZ — (İçeriden) Anlaşıldı sen
istiyorsun bir güzel kaşağı!
(İçeriden dışarı, Hacivat’ın üstüne
atlar. Hacivat kaçar gider, Karagöz yere çakılır.)
HACİVAT — (Yerde) Yandım anam yandım!
Öldüm, bittim, bayıldım! Silindir ezmiş asfalt gibi yerlere yayıldım. Vay benim
kel başım! Eh sen buraya bir gel Hacivat, ben sana sorarım. Seni gidi utanmaz,
arlanmaz! Petrol dökülmüş denizlerde boğulasıca, ağacı yanmış orman gibi dazlak
kalasıca seni!
HACİVAT — (Şen şakrak içeri girer.)
Vay efendim vay!..
KARAGÖZ — (Vurur.) Al sana bir tokat,
yıldızları say!
HACİVAT — (Yere düşüp kalkar.) Aman
Karagöz’üm. Bu ne öfke?
KARAGÖZ — (Vurur.) Her zaman olmaz
beş kuruşa beş köfte...
HACİVAT — Ne vuruyorsun be Karagöz!
Ben buraya ne emelle geldim. Sh. 211
Görsel 6.2
|
KARAGÖZ
— Amelsen ne diye çıkıyorsun evden! Evinde otur. Ya buraları da batırırsan
şimdi?
HACİVAT —
Yanlış anladın Karagöz, yâni buraya geliş amacım güzeldi.
KARAGÖZ —
Bana ne senin amcan güzelse!
HACİVAT —
Yâni güzel dileklerle geldim.
KARAGÖZ — Ne
işe yarayacak o yağlı güzel direkler.
HACİVAT —
Anlaşıldı bugün sen ters tarafından kalktın.
KARAGÖZ —
Seni de tersinden kapayım da gör. (Hırlayarak saldırır.) Hırrr.
HACİVAT —
Aman birader ne yapıyorsun?
KARAGÖZ —
(Vurur.) Ben köpek miyim ki seni kapayım.
HACİVAT —
Karagöz’üm inadına mı yapıyorsun? Söylediklerimi ters anlıyorsun.
KARAGÖZ
— Güzellikle gel, kapımı çal, ben de aşağıya inip sana kapıyı açayım,
konuşalım. Ne o öyle ayağına ayı basmış eşek gibi anırıyorsun!
HACİVAT
— Vay benim canım efendim, sevgili dostum. Demek ben yanlış yaptım. Senden özür
diliyorum. Beni af et!..
KARAGÖZ
— Neyse bırak zevzekliği de söyle ne diye indirdin beni aşağıya?
HACİVAT —
Yâhu Karagöz’üm geldim gidiyorum.
KARAGÖZ
— Uğurlar olsun. Gidişin olsun da dönüşün olmasın!
HACİVAT
— Hayır, yanlış anladın.
KARAGÖZ —
Yahu şunun doğrusunu anlat da dinleyelim. Lâfı eveleyip-geveleme,
süsleyip-püsleme! Güzel Türkçemizle anlat!..
HACİVAT —
Yâni benim efendim, bir ayağım çukurda.
KARAGÖZ —
Anlaşıldı muhtar olacaksın.
HACİVAT — Onu
nereden çıkardın.
KARAGÖZ
— Ben çıkarmadım. Sen dedin bir ayağım çukurda diye. Politika icâbı eski
muhtarı kötüleyeceksin ya.
HACİVAT —
Aman be birâder sana lâf anlatmak ne zor şeymiş. Yâni, yaşlandım artık, bir
iyilik yapmak istiyorum.
KARAGÖZ —
Haydaa... Ölümünü mü gördün rüyanda? Mutlaka benim elimledir, senin ölümün!
HACİVAT — Söyle bakayım (...)
KARAGÖZ —
(Vurur.) Tu... Allah cezanı versin! Giderayak beni günaha sokma! İçeride helâ
var!
HACİVAT — Yok
birâder öylesi değil! Yâni; sana giyecek birşeyler alayım. Başını sokacak bir
ev yapayım demek istedim.
KARAGÖZ —
Böyle bir iyilik yaparsan, ben de sana dua ederim.
HACİVAT —
Nasıl bir dua edersin, birâder?
KARAGÖZ —
“Yarabbi, Hacivat’ın başı dururken ayağına taş düşmesin!” derim.
HACİVAT —
Aman bu nasıl dua böyle be birâder?
KARAGÖZ — Sen
duayı bırak niyete bak niyete!..
HACİVAT —
Yine de beni kırdın.
KARAGÖZ —
Ekler yeniden yapıştırırım.
HACİVAT — Ben
sana iyilik yapacağım sen benimle dalga geçiyorsun. Alacağın olsun senin!
KARAGÖZ —
Alacağım var da, veren kim?
HACİVAT —
Kimden var alacağın?
KARAGÖZ — Kim
diyenden!
HACİVAT — Sen
beni mi kastediyorsun?
KARAGÖZ — Ben
seni hasta etmiyorum.
HACİVAT — Bak
dostum..!
KARAGÖZ —
Evet işte bak, nasıl da bildin. İnsan borcunu unutmamalı!
HACİVAT — Ne
borcu be birâder.
KARAGÖZ —
Şimdi itiraf ettin ya!
HACİVAT — Ne
dedim?..
KARAGÖZ — “Ak
postun” dedin... On yıl önce ödünç istedin, hâlâ getirmedin.
HACİVAT
—Yâhu on yıl önceki borcumu nerden hatırlayayım. Ben akşam ne yediğimi unuttum.
Sâhi ben ne diyordum Karagöz?
KARAGÖZ —
Bana yapacağın iyilikten bahsediyordun.
HACİVAT — İyilik mi? Ne iyiliği yahu?
KARAGÖZ — Üstüme giyecek ve başımı
sokacak bir ev yapacaktın.
HACİVAT — Ne diyorsun sen! Ben
kendimi zor geçindiriyorum. Aşk olsun sana! Benim zayıf anımı mı kokuyordun?
KARAGÖZ — Zarfını koklamıyorum ama,
tabutunu yoklayacağım (Üstüne yürür, Hacivat kaçar.) Seni gidi kandili kırık,
mum fitili kılıklı adam seni! Geldi hem uykumdan etti beni, hem de kafamı
karıştırdı gitti. Neyse ucuz kurtuldu. Ben de gideyim şu ağacın altına, bu
güzel havayı koklaya, koklaya tabiatın kucağında istirahat edeyim bari. (Perdeye
konan ağaç göstermeliğin altına gider ve yatar.)
(Işıklar kararır.)
(Perde aydınlanır.)
(Karagöz ağacın altında uyurken
meydanda çöpler birikmeye başlar. Fonda bir kaos müziğin eşliğinde pet şişe,
teneke kutu vb.lerden oluşan çöp dağı oluverir meydanda.)
KARAGÖZ — (Uykudan uyanan Karagöz
şaşırır.) Öf bu koku da ne böyle? Hayda!.. Ben az önce buraya geldiğimde bu dağ
yoktu burada! Allah Allah hayret bir şey?
HACİVAT — (Ters taraftan perdeye
gelir.) Yahu bu koku da ne böyle? Pekiyi Karagöz nerede? Burada bir ağaç olması
lâzım? O da, o ağacın altında uyuyormuş! (Seslenir.) Karagöz... Karagöz...
Neredesin?
KARAGÖZ — (Şaşkın) Allah Allah! Şimdi
de bu dağ sanki bana sesleniyor.
HACİVAT — (Seslenir.) Karagöz...
Karagööz!
KARAGÖZ — Yahu bu bizim Hacivat’ın
sesine benziyor.
HACİVAT — (Seslenir.) Karagöz...
Karagööz!
KARAGÖZ — Aman Allah’ım, yoksa
Hacivat bu dağın altında mı? (Seslenir.) Hacivat... Neredesin?
HACİVAT — (Üzgün) Eyvah, Karagöz bu
çöp dağının altında kalmış. Vah benim cefakar arkadaşım! (Seslenir.) Karagöz!..
Merak etme seni kurtaracağım.
KARAGÖZ — (Üzgün) Vay başıma gelen!
Bak sevgili arkadaşım “Beni kurtar!” diye bağırıyor. (Seslenir.) Merak etme
Hacı Cavcav, seni kurtaracağım. (Çöp dağını deşmeye başlar.)
(Aynısını Hacivat da öteki tarafta
yapar. Bu sırada nâreke zırıltısı ile başlar her yer sarsılmaya. Tabi ki efektten
bir gümbürtü de gelmektedir.)
KARAGÖZ — Aman Allah’ım, bu ne?..
HACİVAT — Ne oluyor be! Bu gürültü de
ne? (Sallantının etkisi ile sırt üstü düşer.)
KARAGÖZ — Haydi gidiyoruz! Eşhedü
enlâ! (Sallantının etkisi ile sırt üstü düşer.)
HACİVAT — Aman Allah’ım. Dünyanın
sonu geldi galiba!
(Tam bu sırada çöplerin ortasından
çok çirkin görünüşlü bir yaratık yerden yükselir.)
CANAVAR — Oh be!.. Nihayet yeryüzüne
çıkabildim. Şu bir kova çöpü dökeni bir bilsem ona madalya vereceğim. Zira onun
attığı bir kova çöp sayesinde şu anda buradayım. Dur gidip şu adamı arayayım.
(Yine nâreke vızıltısı ve gürültü ile çıkar. Gidişi ile birlikte çöpler de yok
olur.)
KARAGÖZ — Vay be!.. O ne idi öyle.
Acaba Hacivat ne oldu?
HACİVAT — Vay anam vay, ne oldu
böyle? Vah Karagöz vah...
KARAGÖZ — Vay Hacı Cavcav buradasın?
Vay benim can arkadaşım. Sesini duymak ne kadar güzel...
HACİVAT — Aman aman, ben de seni
gördüğüme sevindim. O neydi öyle be Karagöz?
KARAGÖZ — Vallahi bilmiyorum. Ama
beni aradığını zannediyorum.
HACİVAT — Nereden anladın be
Karagöz’üm?
KARAGÖZ — Duymadın mı? Bana madalya
verecekmiş!
HACİVAT — Sahi ya, sen benim başımdan
aşağı çöp dökmüştün! (Tam o sırada Karagöz’ün oğlu koşarak gelir.)
KARAGÖZ’ÜN OĞLU — (Dışarıdan) Baba
imdaaat!..
KARAGÖZ — Aman be birader bu benim
oğlanın sesi!
KARAGÖZ’ÜN OĞLU — (Girer.) Baba bir
canavar geldi birini arıyormuş. Evimizi yerle bir etti. Aslında o aradığı
birini biz ondan önce bulup bir güzel pataklamamız lâzım...
KARAGÖZ — O niye be oğlum?
KARAGÖZ’ÜN OĞLU — Çünkü bir kova çöpü
sokağa döküp uyuyan canavarı uyandıran o..! Canavar da onu arıyor!
KARAGÖZ — Ah ben ne ettim be Hacı
Cavcav?
(Yine nâreke vızıltısı ve gümbürtüler
gelir.)
KARAGÖZ’ÜN OĞLU — Eyvah! Ben
kaçıyorum baba, sen başının çaresine bak! (Gider.)
KARAGÖZ — Dur dur be hayırsız
evlat!.. Gitti.
HACİVAT — Ah
be Karagöz’üm ne yaptın, ne olacak şimdi? Nasıl kurtulacaksın bu canavarın
elinden? KARAGÖZ — Aslında zarar vermek için aramıyor beni. Madalya verecek
bana...
HACİVAT — Sana vereceği madalya
senin, çevresini kötü kullanan, hatta kirleten biri olduğunun kanıtı olacak
ama...
KARAGÖZ — Yapma yahu! Ondan sonra da
herkes beni pataklayacak. Of... of... Ne yaptım ben? Aman Hacı Cavcav, ne olur
kimseye söyleme bunu!
HACİVAT — Yok yok, söylemem. Hadi
seni bir yere saklayalım.
Hah, bak şurada bir çuval var, sen
bunun içine gir. Seni soran olursa “Askere gitti.” derim.
KARAGÖZ — İnanırlar mı be Hacivat?
HACİVAT — Biraz zor olur ama ben
onları inandırırım.
KARAGÖZ — Tamam, o zaman gireyim!
(Çuvala girer.)
(Bu sırada yine nefes nefese
Karagöz’ün Karısı gelir.)
KARAGÖZ’ÜN KARISI — Ah ah Hacivat
Çelebi, başımıza gelenleri görüyor musun?
HACİVAT — Bilmez miyim! Bir
namussuzun yüzünden dünyamız başımıza yıkılacak!
(Karagöz çuvalın içinden söylenir.)
KARAGÖZ — Hop hop. Doğru konuş,
sensin namussuz!
KARAGÖZ’ÜN KARISI — Aaa... Bu çuval
konuşuyor.
HACİVAT —
Çuval değil, içindeki hayâsız, pis, mundar, çevre düşmanı, insanlığın yüz
karası konuşuyor. KARAGÖZ — (Çuvalın içinden) Şensin pis, mendebur!
KARAGÖZ’ÜN KARISI — Yoksa şu canavarı
uyandıranı mı yakaladın Hacivat Çelebi?
HACİVAT — Evet efendim. Evet, işte o
edepsiz, hayâsız, insanlık düşmanını yakalayıp bu çuvalın içine tıktım. KARAGÖZ
—Yâhu Hacivat, beni bir başkasıyla karıştırdın! Ben Karagöz’üm, Karagöz!..
KARAGÖZ’ÜN KARISI — (Çuvala vurur.)
Sus edepsiz. Utanmıyor musun benim sevgili kocamın adını ağzına almaya! (Çuvala
vurur.) O insanlık âbidesi yüce insanın adını o pis mendebur ağzınla kirletme!
Al sana, al!.. (Çuvala vurur.)
HACİVAT — Vurun efendim vurun!..
KARAGÖZ — (Çuvalın içinden) Ben bu
çuvaldan bir çıkayım sorarım sana Hacivat!
KARAGÖZ’ÜN KARISI — Aman bırakma bu
çevre düşmanı insan müsveddesini. Ben gidip önüme gelen herkese söyleyeyim.
(Çıkar gider.)
KARAGÖZ — (Çuvalın içinden) Sen ne
yapıyorsun Hacivat?
HACİVAT — Yahu Karagöz’üm, seni
gizleyebilmem için bu şart...
KARAGÖZ — (Çuvalın içinden) Ama ne
biçim sözler sarfettin benim için!
HACİVAT — Merak etme sen, o sözlerin
sahibi sen değilsin! Çevre düşmanı!..
KARAGÖZ — (Çuvalın içinden) Yahu ben
vaz geçtim sen beni buradan çıkart!
HACİVAT — Aman şimdi olmaz!
KARAGÖZ — Ne oldu ki?
HACİVAT — Bak birisi geliyor! Sus ses
çıkarma!
bitiş
HACİVAT — Vay be Karagöz’üm, sen
karabasan görmüşsün!
KARAGÖZ — Ben şimdi sana karakaçanı
gösteririm. (Üstüne yürür. Hacivat kaçar.) Ama yine de yaptığım yanlışı
anladım. Bu bir rüya da, kâbus da olsa ben dersimi aldım. Bir gün bu güzel
doğamız bir canavara dönüşüp bu anlattıklarımızdan daha büyük cezalar verir
bize. Yere attığımız her çöp, kestiğimiz ama yerine yenisini dikmediğimiz her
ağaç, zevkine veya ihtiyaçtan bile olsa kirlettiğimiz her deniz, her ırmak, her
nehir, havaya salıverdiğimiz her türlü kirli atık, doğaya sorumsuzca
bıraktığımız her kimyasal madde bizi çevre canavarı ile ortak yapıyor. Ya
doğayı koruyup ona zarar vermeyenler bunu fark ederse, benim rüyamdaki sonu
hepimiz yaşarız o zaman. Öyleyse bu günden tezi yok, bizler birer doğa
koruyucusu olup zarar verenleri tespit etmeye, onları uyarmaya başlayalım. Her
ne kadar sürçülisan ettiysek affola, doğamız her dâim temiz ola! Hoşçakalın
(Çıkar.)
(Çengi gelir ve oynayıp gösteriyi
bitirir.)
Karagöz
Oyunları 3 Hazırlayan: Ünver Oral
|
efekt: Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya
film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal
kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi, kaos: Kargaşa,
medet: Yardım, imdat,
mendebur: Sümsük, sünepe, pis, iğrenç,
sürçmek: Dalgınlıkla yanlış bir iş yapmak, yanılmak.
Metindeki bazı
kelimelerin standart dışı kullanımları, yazarın tercihi veya döneme özgüdür. Örnek: yâni, yahu, lâf, birâder.
Metin ve Türle İlgili Açıklamalar
Görsel 6.3: Orta
Oyunu, Ressam Muazzez
|
Geleneksel Türk tiyatrosu, kökeni eski inanç ve geleneklere dayanan modern tiyatronun dışında kalan türe verilen addır. Bu başlık altında Karagöz, orta oyunu, kukla, meddah ve köy seyirlik oyunu gibi gösteri türleri yer alır. Bu türler klasik tiyatrodan çok farklıdır. Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel tiyatro yazılı bir metne dayanmaz. Geleneksel tiyatroda güldürü öğesi ön plandadır. Bunun yanında ders verici ve eğitici özelliği de vardır. Genellikle sahnesiz tiyatrolardır. Bunlardan seyirlik köy oyunlarının kökeni tarih öncesi bolluk törenlerine ve ilkel inançlara kadar uzanır. Karagöz ve orta oyunu birbirine benzemekle birlikte sahneleniş tekniği bakımından birbirinden ayrılır. Meddah tek kişilik bir tiyatro örneğidir. Kör Haşan, Sururi, Naşit, İsmail Dümbüllü ünlü meddahlardandır. Kukla geleneği ise çok eskiye dayanan bir türdür. Yüzyıllarca Türk halkının temaşa ihtiyacını gideren bu türler, bugün etkisini yitirse de modern tiyatromuza kaynaklık etmeye devam etmektedir. Kel Haşan, Abdürrezzak ve Kavuklu Hamdi geleneksel Türk tiyatrosunun önemli isimlerindendir.
Türklerin tiyatrosu yüzyıldan fazla
bir süredir, kendi sorunlarını, kendi insanını, kendine özgü tarzıyla ve
rengiyle seyircisine aktaracak bir üslup arayışı içindedir.
Karagöz ile Hacivat
Mum ışığı ile aydınlatılmış bir
perdeye tasvir denilen deriden yapılma temsilî karakterlerin çubuklar
yardımıyla getirilip gölgelerinin yansıtılması yolu ile oynatılan oyunlara Karagöz
oyunu denir. Bu sebeple Karagöz oyunları “gölge oyunu” olarak
adlandırılmıştır. Eski dilde bu anlamda “hayal-i zili”
(gölge
hayaller) ifadesi kullanılmıştır. Oyun temsilleri çok çeşitlidir. Hayvanlar,
insanlar, bitki ve eşyaların tasviri çıkarılarak oyunlarda bu karakterler
kullanılmıştır.
Gölge oyunu tarihin birçok döneminde
farklı milletlerce kullanılmıştır.
Mısır’da,
Hindistan’da gölge oyununun izleri görülür. Oyunun önce Çin’de ortaya çıktığı
düşünülmektedir.
Gölge oyununun Anadolu coğrafyasında ilk ne zaman görüldüğü
hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bu konuda Evliya Çelebi ilk gölge oyununun
Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaeddin zamanında (XIII. yy.) görüldüğünü
belirtmiştir. Bu konudaki en yaygın rivayet Karagöz ve Hacivat’ın Osmanlı’da
Sultan Orhan zamanında yaşamış gerçek kişiler olduğudur. Bu rivayette Sultan
Orhan sefere girerken Bursa’ya bir cami yapılmasını emir buyurur. Karagöz ve
Hacivat bu caminin yapımında çalışan iki işçidir. Bunların iş esnasında
aralarındaki konuşmalar, sürtüşmeler halka komik gelmiş, diğer işçilerin
sürekli bu atışmaları dinlemesi sonucu cami yapımı yavaşlamıştır. Seferden
dönen Sultan Orhan, caminin bitirilemediğini görünce kızmış ve olayın suçlusu olarak bu iki kahramanı ölüm ile
cezalandırmıştır. Sonrasında bu hüküm yüzünden pişman olan padişah
kahramanların anısını canlı tutmak için Şeyh Küşteri isimli bir sanatçıyı
görevlendirmiştir.
Şeyh Küşteri, Karagöz oyunlarının ilk oynatıcısı olarak
bilinir. Bu nedenle Karagöz oyunlarının piri (kurucusu) olarak adlandırılır.
Yine bu sebeplerle Karagöz oyunlarının oynandığı alana “Küşteri Meydanı” da
denilmektedir. Nazif Bey, Hayalî Memduh ve Hayalî Küçük Ali tanınmış
Karagözcüler arasındadır.
Karagöz oyunu, temelde iki kahraman üzerine kurulur.
Bunlardan Karagöz; okumamış, halk diliyle konuşan, öğrenim görmüş kişilerin
söylediği sözleri anlamayan, duyduklarına ters anlamlar yükleyen tiptir.
Hacivat ise öğrenim görmüş, medrese diliyle konuşan, bilimden az çok anlayan,
görgü kurallarına uyan tiptir.
Karagöz oyunlarının en bilinenleri
arasıda Kanlı Nigâr, Aşçılık, Büyük Evlenme, Bursalı Leyla, Salıncak Oyunu,
Yazıcı sayılabilir.
Oyunun Diğer Kişileri
Çelebi:
Malı mülkü olan zengin, mirasyedi bir tiptir.
Zenne: Karagöz oyunundaki kadın tipleridir.
Tiryaki: Konuşmaların en önemli yerinde
uyuklamaya başlayan tiptir.
Beberuhi:
Altıkolaç lakabıyla anılan, cüce, yaygaracı bir tiptir. Bu kişilerin yanı
sıra Tuzsuz Deli Bekir, Zeybek (Efe), Külhanbeyi, Türk, Yahudi gibi tipler de
oyunda yer alır.
Karagöz
ile Hacivat Oyununun Özellikleri
*
Karagöz oyunları doğum, evlenme, sünnet gibi
törenlerde ve çeşitli şenliklerde oynanmıştır.
*
Karagöz oyunlarının oynatıcısına hayalci
denir.
*
Karagöz oyunları çoğunlukla ramazan aylarında oynanır.
Tümü 28 oyundan ibarettir. İlgili ay boyunca akşamları oynanan oyun sadece
Kadir Gecesi’nde oynanmaz.
*
Karagöz oyunlarında konu günlük hayattan alınır.
*
Oyunlar doğaçlamadır (tuluat). Oyunların belli bir
metni bulunmaz.
*
Tüm tasvirler tek bir kişi tarafından canlandırılır.
Hayalciler, tüm kahramanları canlandıran taklit yeteneği güçlü kişilerdir.
*
Oyunlarda dil sadedir. Halkın konuşma biçimlerine yer
verilir.
*
Karagöz, Osmanlı’nın sosyal, siyasal, ekonomik ve
kültürel yapısının tanınması için önemli ipuçları içerir.
Karagöz Oyununun Bölümleri
Karagöz oyunu mukaddime (giriş), muhavere (söyleşme), fasıl
(oyun) ve bitiş olmak üzere dört bölümden meydana gelir:
Mukaddime (giriş):Metinde,
Hacivat’la Karagöz’ün çatışmasına kadar olan kısım giriş bölümüdür. Perde
aydınlatıldıktan sonra Hacivat müzik eşliğinde bir semai okur. Semai bitince
“Of, hay Hak!” diyerek, perde gazeli denen bir şiir okur. Sonra Karagöz’ü
perdeye davet eden sözler söyler. Karagöz, Hacivat’ın çıkardığı gürültüye
kızar, perdeye gelir, kavga ederler.
Muhavere:Metinde,
Hacivat’ın “Vay Karagöz’üm, benim iki gözüm merhaba.” sözü ile başlayıp parçanın
sonuna kadar devam eden kısım, oyunun muhavere (karşılıklı konuşma) adı verilen
ikinci bölümüdür.
Fasıl:Oyunun asıl bölümüdür. Bu bölümde
çeşitli tipler oyuna katılır. Bunlar genellikle kendi ağız özellikleriyle
Karagözde konuşturulur. Konuşmalara bazen Hacivat da karışır. Konuşmalarda
komiklik ağır basar. Olaylar bir yerde düğümlenir. Sonunda başka bir tipin
(efe, külhanbeyi, sarhoş vb.) perdeye gelmesiyle düğüm çözülür.
Bitiş:Bu bölümde tekrar Hacivat’la Karagöz’ün konuşmaları
olur. Konuşma kavgaya dönüşür. Hacivat: “Yıktın perdeyi eyledin viran. Varayım
sahibine haber vereyim heman.” diyerek perdeyi terk eder. Karagöz de “Her ne
kadar sürç-i lisan ettikse affola.” diyerek oyunu bitirir.
Okuduğunuz metin, geleneksel Türk
tiyatrosu çalışmalarından olan “Karagöz Çevre Canavarı” adlı oyundan
alınmıştır. Oyun, Hacivat’ın kalıplaşmış ifadeler söyleyerek sahneye gelmesiyle
başlar. Sonra Karagöz ve Hacivat arasında geçen karşılıklı konuşma sahneleri
yer alır. Bu konuşmanın temelini, Hacivat’ın sözlerini Karagöz’ün yanlış
anlaması oluşturur. Okuduğunuz metinde seslenmelerin, soru cümlelerinin ve
tekerlemelerin yer alması metni daha etkili ve dikkat çekici hâle
getirmektedir.
Metni Anlama ve Çözümleme
1.
Kültür tarihinin, sosyal hayatın ayrılmaz bir parçası
olan eğlenceler ve eğlence kültürü olan Karagöz oyununun ortaya çıkmasında
sözlü ve yazılı kültürün, toplumsal değişimlerin ve etkileşimlerin etkisini
tespit ederek okuduğunuz Karagöz oyununun ortaya çıkışını ve tarihsel dönem ile
ilişkisini belirleyiniz.
2.
Karagöz oyununu, bir imparatorluk olan Osmanlının
toplumsal zenginliğinin hayal perdesine yansımış şekli olarak değerlendirmek
mümkündür. Buna göre okuduğunuz metnin konusunu ve temasını belirleyiniz.
3.
Okuduğunuz metindeki temel çatışmayı ve bu çatışma
etrafında metinde yer alan veya metnin ima ettiği diğer çatışmaları
belirleyiniz.
4.
Karagöz, genellikle evinin bulunduğu noktadan, sağ üst
köşeden atlayarak Hacivat’ın karşısına dikilir. Ağız kavgasına tutuşurlar.
Hacivat’la, onu sürekli yanlış anlayan Karagöz arasında başlayan komik muhavere
faslı esas hikâyeye geçişi sağlar. Buna göre okuduğunuz metnin olay örgüsünü
belirleyiniz.
5.
Karagöz, bildiğini ve inandığını ifade etmekten ve bu
uğurda dövüşmekten çekinmeyen, gözü pek bir tiptir. Buna göre okuduğunuz
metindeki şahısların rol dağılımlarını, olay akışını etkileyen fiziksel, psikolojik
ve ahlaki özelliklerini, toplumsal statülerini belirleyiniz.
6.
Yer ya da mekân bütün
olayların geçtiği çevreye denir. Uygun bir dekor ve sahne ile bütün olaylar
yaşandığı zamana ve çevreye yansıtılır. Işık, eşya gibi oyunda kullanılan
araçların tümü dekoru oluşturur. Buna göre Karagöz oyununun zaman ve mekân
özelliklerini belirleyiniz.
7.
Okuduğunuz metinde geçen; seslenmeler, tekerlemeler,
deyimler, gazeller, beyitler, şarkı-türkü- müzikler, yanlış anlamalar,
taklitler ve ağız özelliklerini bulunuz. Metnin dil ve üslup özellikleri
hakkındaki düşüncelerinizi belirtiniz.
8.
Okuduğunuz metnin, dönemin gerçekliğiyle ilişkisini de
dikkate alarak metindeki millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi,
tarihî öğeleri belirleyiniz.
9.
Okuduğunuz metindeki açık ve örtük iletileri tespit
ediniz. Metinle ilgili eleştirilerinizi, güncellemelerinizi ve beğeninizi
metne dayandırarak metni yorumlayınız.
10.
Sorumluluk, kişinin kendi
davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını
üstlenmesi ise insanların hayatını düzenli bir şekilde devam ettirebilmesi için
yerine getirmesi gereken sorumlulukları sizce nelerdir? Belirtiniz.
ETKİNLİK
Karagöz
Çevre Canavarı adlı metindeki çevre duyarlılığı ile günümüzdeki çevre duyarlılığını
karşılaştırınız. Belirlediğiniz farklılıkları aşağıya yazınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder